2020 insanlık tarihinde asırlar sonra bile hatırlanacak şekilde yer eden bir yıl oldu. Dünya Sağlık Örgütü, 11 Mart 2020’de yeni koronavirüs salgınını pandemi olarak kabul etti. 13 Mart 2020’de ise ülkemizde ilk vakanın görüldüğü açıklandı. 25 Mart 2020’de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullar ve 26 Mart 2020’de de üniversiteler için kapanma kararları alındı. Bu pandemiyle beraber sadece ülkemizde değil dünya çapında geniş çaplı kapanmalar oldu ve bu kapanmalar halen aralıklarla devam etmektedir. [1]

Pandemiden etkilenen sektörlerden biri de eğitim sektörü oldu. Öğrenciler ve öğretmenler eğitimin nasıl devam edeceğini merakla beklerken veliler ise çocuklarının eğitim konusunda akranlarından geri kalmamasını istiyordu. Bunun için bir çözüme ihtiyaç vardı, ama neydi?

Eğitim sektörü son 20 yılda etkinliği gitgide artan e-öğrenme kartını ortaya koyarak eğitimin sekteye uğramasının önüne geçmeye çalıştı. Bu sayede sayısız eğitim içerikleri oluşturulup sanal sınıflar aracılığıyla öğrenci ile öğretmeni bir araya getirdi. Gelişen teknoloji sayesinde sadece öğrenciler değil toplumun birçok kesiminden insanlar, hazırlanan bu eğitim içeriklerine sadece bir tık ile ulaşma fırsatı yakaladı.

“Pandemi sonrası dönem” olarak adlandırılan bu dönemde, günden güne artan sanal sınıf ve eğitsel içerik sayısına paralel olarak uzaktan eğitimin de daha etkili ve yaygın bir eğitim metodu haline geleceği öngörülmektedir. Bu bağlamda birçok resmi ve özel kuruluş bu yönde çalışmalarını hızlandırmaktadır. Hatta yeni dönemde, bazı alanlar için uzaktan eğitimin, geleneksel yüz yüze eğitime göre daha da öne çıkacağı düşünülmektedir. Örneğin, yabancı dil öğreniminde günümüz ve sonrası için eğitimin uzaktan eğitime dönüşeceğine dair çeşitli tahminler bulunmaktadır. [2]

Unutmayın! Eğitim hayat boyu devam eden bir süreçtir.

Mustafa Sünger

Kızılay Akademi E-Öğrenme Ürün ve Sistemleri Uzmanı

Kaynakça: